Haberler
“DEPREME EN HAZIRLIKLI BELEDİYEYİZ”
MHP KAYSERİ’DE BAŞKANLIK DİVANI BELLİ OLDU
KAYSERİ ŞEKER’DEN ÇİFTE AÇILIŞ
BAŞKAN PALANCIOĞLU´NDAN 15 TEMMUZ MESAJI
Sıcak havalara karşı alınabilecek 8 önlem
Yazarlar
E. Jale AHISKALI
AHISKALI Basın Yayın Dergi Anadolu İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
(♥ KAYSERİ LİSESİ'nde okudu... ★★★★★)
CHP KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ MUHALİF CHPLİLERİ YARATMIŞTIR!
MEVCUT BAŞKAN ÜMİT ÖZER YİNE SEÇİLMİŞ KARŞISINDAKİ ADAYA BAKARAK BU ŞARTLARDA TABİİ SEÇİLİR! KAYSERİ CHP İL ÖRGÜTÜ KANAYAN BİR YARA DEĞİL ARTIK İRİN HALİNE GELMİŞTİR VE BU KAFALARLA DAHA UZUN YILLAR CHP KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ'NDEN HİÇ BİR ŞEY OLMAYACAK! TOPLANTIYA GİTMEDİM AMA TÜM KONUŞMALARI DİNLEDİM. ÇETİN ARIK VE ÜMİT ÖZER ÇIKMIŞ GENE 'HERKESİ KUCAKLAYACAĞIZ(?!) DİYE MANGALDA KÜL BIRAKMIYOR! SN. ARIK VE ÖZER SİZİN KİMSEYİ KUCAKLAMANIZA GEREK YOK! SİZ VEKİL OLARAK SİZ DE İL BAŞKANI OLARAK GEREĞİNİ, ETİK OLANI YAPIN YETER! İLİŞKİLERİNİZ BELKİ BİR NEBZE DÜZELMEYE BAŞLAR KİMBİLİR?! ATALARIMIZ DEMİŞTİR Kİ: 'SAHİPLENMEDİĞİN ŞEY SENİN DEĞİLDİR!' YANİ SİZ BUGÜN YİNE YAPTIĞINIZ KONUŞMADAKİ GİBİ ÖRGÜTTE KUCAKLAYICI OLMADINIZ, OLAMADINIZ! HERKES HER ŞEYİ İYİ YAPAMAZ, BİLEMEZ! HEP BEN İYİ BİLİRİMLE DE OLMAZ!
ÇETİN ARIK VEKİL, ÜMİT ÖZER DE İL BAŞKANI OLDUKTAN SONRA CHP KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ'NDE 'MUHALİF CHPLİLER' DİYE BİR KAVRAM OLUŞTU VE OLUŞMAKLA KALMADI HATTA VE HATTA SON İLÇE SEÇİMLERİNDE (GÜYA) TÜM MUHALİFLER BİRLEŞİP İL ÖRGÜTÜNE KARŞI BİRLEŞMİŞLERDİ(?!) BEN BUNA O ZAMAN DA İNANMAMIŞTIM Kİ NİTEKİM BU SEÇİMDE DE MAALESEF K.......K DELEGELER GENE YAPACAĞINI YAPTI. BU PARTİNİN DAHA SEÇMENLERİ BİRBİRİNE GÜVENMİYOR Kİ SİZ BU ÖRGÜTE NASIL GÜVENECEKSİNİZ?! KAYSERİ'DEKİ TÜM CHPLİLERE SORARSANIZ HERKES SOSYAL DEMOKRAT HEPSİ SOL GÖRÜŞLÜ, HEPSİ AKP'NİN UYGULAMALARINA, ÜLKEYİ GETİRDİĞİ NOKTAYA KARŞI. TÜM BUNLARDA HEMFİKİRİZ AMA BİR TÜRLÜ BİRBİRİMİZİ KÖŞE KAPMA SEVDASINDAN KABULLENEMİYORUZ. DELEGE NEDİR? KİMDİR? KİME DENİR? NE İŞE YARAR! DELEGENİN GÖREVİ DELEGE SEÇİLİP, KOLTUĞUNU KORUYUP OY VERMEK MİDİR! KİMSE DE KUSURA BAKMASIN AMA CHP KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ'NDE HALEN NEREDEYSE 90-100 YAŞINDA DELEGELER MEVCUT! ÖNCEKİ SEÇİMLERDE ELİNDE BASTONLARLA OY KULLANMAYA GELEN DELEGELER GÖRDÜM VE HAYRET ETMİŞTİM! SAYILARI DA OLDUKÇA FAZLAYDI! KİMSEYİ YERMEK DEĞİL AMACIM AMA ÜLKEDE, SİYASETTE BİR DE REALİTE VAR! BİR AKP İL ÖRGÜTÜ'NÜN YÖNETİMİNE BİR DE CHP'NİN YÖNETİMİNE BAKIN KIYASLAYIN! ÜST DÜZEY PARASI PULU OLMASI AYRI KONU PARTİYE GERÇEKTEN FAYDASI OLACAK VİZYONU OLAN, PROJE İNSANLAR! BİZDE İSE KILIÇTAROĞLU VEYA ÜST DÜZEY BİR PARTİLİ GELDİĞİNDE ONA ŞİRİN GÖRÜNMEYE ÇALIŞAN BİR YÖNETİM OLMAKTAN İLERİYE GİDEMEDİK! KALDI Kİ NE BİR PROJE NE BİR ÇALIŞMA! TAM TERSİ YAPTIKLARIMIZLA CHP'Yİ İKİYE BÖLEREK 'KAYSERİ'DE MUHALİF CHP' YARATTIK VE BU İNSANLARI DA DÜŞMAN İLAN ETTİK. SANKİ AYNI PARTİYE OY VERMİYORMUŞUZ GİBİ! SONRA ÇETİN ARIK VE ÜMİT ÖZER'İN YANDAŞLARI ŞU ŞEKİLDE PAYLAŞIM YAPMAYA BAŞLADILAR: NEYMİŞ EMEKTAR PARTİLİLERE ÜZÜLMÜŞ SEN KİMSİN Kİ ÜZÜLÜYORSUN O İSİMLERDEN BİR KERE DESTURLA BAHSETMEN LAZIM! YANİ BALIK BAŞTAN KOKAR DOSTLAR! SAYFALARCA YAZABİLİRİM BURDA AMA ANLAYANA SİVRİ SİNEK SAZ! BİZ YİNE TIPKI AKP'Yİ ELEŞTİRDİĞİMİZ GİBİ KAYSERİ CHP İL ÖRGÜTÜ'NDE DE PARTİ ADINA YAPILAN YANLIŞLARI ELEŞTİRMEYE, DOĞRULARI ANLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ! CHP KAYSERİ İL BAŞKANLIĞI KİMSENİN BABASININ ÇİFTLİĞİ YA DA TAPULU MALI DEĞİLDİR!
Yusuf ÖZMERDİVENLİ
Kayseri Lisesi Emekli Müdür Yard. ve Fizik Öğretmeni Dergi Anadolu Başyazarı
(♥ KAYSERİ LİSESİ'nde okudu... ★★★★★)
TAŞ MEKTEPLİ ADSIZ KAHRAMAN BAŞKATİPZADE TEĞMEN RAGIP BEYMüslüman Türk milletinin her üç hanesinden birisinin körpecik fidanın; kınalı koç yiğidinin yıllardır hem bedeniyle, hem ruhuyla nöbet tuttuğu o kutsal mekan!... “Şehitler Diyarı” lakabı ile ünlenen aziz vatan parçası! Bu vatan parçasını koruyan onlarca, yüzlerce, hatta binlercesinden biriside geçmişin garip tozlu sayfalarında kalan Kayseri’li adsız kahramanlardan Başkatipzade Teğmen Ragıp Bey, 1907 Kayseri Lisesi mezunudur.
Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda Kayseri Lisesinin yetiştirdiklerinden kimlere rastlamıyoruz ki?
Onlar bu toprağın insanıydılar. Erciyes’in bağrında doğmuşlardır ya da yaşamışlardır. Bu ülke için millet için kan verdiler, can verdiler, düşmanla mücadele ettiler.
İşte bunlardan biriside Kayseri Lisesi mezunu Sarıkamış kahramanı Başkatipzade Teğmen Ragıp Bey’dir.
Sayın Ahmet Sıvacı’nın Erciyes Gazetesinde yayınlanan ‘Adsız Kahramanlar’ isimli araştırma yazı serisinden öğreniyoruz ki Başkatipzade Teğmen Ragıp Bey 1889 yılında Kayseri’nin Cami Kebir Mahallesinde dünyaya gelir. Ahmet Paşa İbtidai Mektebinden sonra Kayseri Lisesi’ne (Kayseri Sultanisi) kayıt olur. 1907 yılında iyi derece ile mezun olur. Yüksek öğreniminden sonra seferberlik ilan edilir. Teğmen rütbesiyle Sarıkamış’a gönderilir. Osmanlı ordusu Sarıkamış’ta bozguna uğrar. Burada doksan bine yakın askerimizin soğuktan donması üzerine 1916 yılında Ruslara esir düşer.6 Mart 1917 yılında Sibirya GRASNOYARSK ‘a. Buradaki esirler arasında Kayserili İsmail Hakkı Bey ve yine Kayseri Lisesi öğretmenlerinden Ahmet Cevdet (Çitoğlu) efendilerde vardı.
Teğmen Ragıp Bey esir kaldığı sürece Almanca, Macarca ve Rusça öğrenir. Rusya'dan sonra Türkistan, Hindistan gibi yerlere gönderilir. Uzun, hasret dolu, macera dolu bir esaret hayatından sonra 9 Aralık 1922'de yurda döner. 3 ay Kayseri'de kaldıktan sonra yeniden Batı Cephesi'ne çağrılır. Daha sonra
Diyarbakır, Karadağ, Mirdadin gibi yerlerde çıkan isyanlarla mücadele eder. Nihayet 18 Haziran 1925 yılında terhis olur.
1950 yılında bir Kayseri Liseli olarak üzerine düşen görevi yerine getirmiş olmanın gururunu, huzurunu duyarak ve derin izler bırakarak hayata gözlerini yumar. Onun fırtınalı ve çileli hayatını kendisinden sonra oğlu Ahmet Güven "Yaşam Öyküm" adı altında kitaplaştırır. Eskiden düzenli arşiv kayıtları tutulamadığından veya Başkatipzade Teğmen Ragıp Bey kadar şanslı olup yakınları tarafından yaşantıları kitaplaştırılamadığından tanıyamadığımız, fedakarlıklarından haberdar olamadığımız onlarca, yüzlerce hatta binlerce Kayseri Lisesi mezunu mensubu, Kafkaslar, Sarıkamış, Anadolu, Çanakkale, Sakarya ve diğer cephelerde vatan müdafaasında üzerlerine düşen görevi yeri ve zamanı geldiğinde hakkıyla yapmışlardır.
Allah hepsinden razı olsun.. Mekanları Cennet Olsun..
Prof. Dr. .Sinan KARAOĞLU
Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
İşler, Güçler ve İhmal Edilen Sağlık!
Düzenli spor alışkanlığı genel olarak, sağlam bir fiziksel yapının gelişimine olanak sağlar. Ayrıca spor sonrası salınan endorfin ve opioidler gibi maddeler, ağrı eşiğini yükseltir ve psikolojik olarak genel bir iyilik hali yaratır. Yani aslında spor ve egzersizlerin faydaları saymakla bitmez. AMA DOĞRU YAPILIRSA !!!Mesleğim olduğu için tıp mesleğinden çarpıcı birkaç örnek vermek isterim;
Fibromyalji hastalığı, özellikle genç-orta yaş kadınlarda daha fazla görülen vücudun birçok bölgesinde (boyun, bel, kollar, kalça arka kısımları, diz vb.) yaygın ağrılar ve sabah yorgunluk ve ağrılarıyla seyreden bir hastalıktır. Bu hastaların çoğu sabah kalktıklarında ağrılarının daha fazla olduğunu, hiç uyumamış gibi dinlenmiş uyanmadıklarını ve hatta “dayak yemiş gibi” uyandıklarını ifade ederler. Aslında çoğu zaman herhangi bir yerde yırtık, bozukluk gibi fiziki bir problem olmadan seyreder. Yani MR, tahliller, röntgen gibi tetkiklerde bir bozukluk olması şart değildir. Bu hastalıkta bireyin ağrı algılaması farklıdır. Tam olarak hak vermesem de bazılarının benzetme yaptığı gibi, vücudun kendisi ağrı üretir. Bu durumda teşhis kesinleştirilmiş ise tabii ki bir takım ağrı algılamayı değiştiren ilaçlar kullanılır. Ancak fibromiyaljinin en önemli tedavi araçlarından birisi de doğru ve dozunda yapılan egzersizlerdir.
Bir diğer örnek de çoğu “diz önü ağrısı” ve menisküs hastalıklarının sadece doğru yapılan egzersizlerle rahatladığı ve ameliyata gerek duyulmadığı gerçeğidir. Daha somut bir örnek vermek gerekirse; Diz önü ağrısı (Patellofemoral ağrı sendromu) hastalarının yaklaşık %70’i sadece egzersiz programlarıyla ameliyat gerektirmeden iyileştiği istatistiki olarak bilinmektedir. Ben de 26 yıllık ortopedi pratiğimde bu konuya bire bir şahit olmuş birisi olarak kati gereklilik olmayan durumlarda mutlaka öncelikle egzersiz tedavilerini hastalarıma anlatmayı öncelikle düşünürüm.
Bir diğer bahsedilmesi gereken konu da yapılmayan ya da doğru yapılmayan spor ya da uğraşıların kas iskelet sitemimizi olumsuz etkilemesidir. Örneğin dizlerinde dejeneratif değişikleri olan (kireçlenme) şişman (obez) kişilerin uzun yürüyüşler yapması gibi. Zira dizlerindeki yapılarda, özellikle de kıkırdaklarda yıpranma ile seyreden bu durumlarda, vücut ağırlığı dizlerin üstündeyken yapılan aktiviteler (yürüme) bu yıpranmayı daha da ilerletecek ve şikayetlerin artmasına yol açacağı bir gerçektir. Peki bu tip hastalar spor yapmamalı mıdır? Tabii ki cevap “Hayır”. Bu tip hastalar, yüzme, bisiklet, yoga, pilates gibi sporları dizlerine yük bindirmeden yapabilirler.
Egzersiz eksikliği ve duruş (Postür) bozukluğu nedeniyle sık görülen problemler;
Bel-Boyun-Omuz-Diz Ağrıları
Boyundan başlayıp, sırt, bel ve kuyruk sokumunu oluşturan omurga vücutta en önemli kemiksel çatıdır. Bu yapının herhangi bir seviyesindeki problem diğerini de etkileyecek ve kişinin fonksiyonlarının bozulmasına neden olacaktır.
Problemler genel olarak ağrı, gerilim ve sertliklerle başlayıp giderek postür denilen duruş düzgünlüğünün bozulmasına, vücudun normal hareketlerinin sınırlanmasına ve eklem ve kas yapılarda dejenerasyonlara kadar ilerlemektedir. Bu da kişinin yaşam kalitesini düşürmekte, iş gücü verimliliğini azaltmaktadır.
Boyun ağrıları sıklıkla hepimizin gün içinde karşılaştığı problemlerden birisidir. Boyundan gelen ağrı, ellerde ve /veya parmaklarda iğnelenme ve karıncalanma gibi bulgularla birlikte seyredebilir. Bazen de boyundaki problemlerin bir yansıması olarak şiddetli kas kasılmaları ve baş ağrısı karşımıza çıkar.
O halde korunma mekanizması olarak en etkili yöntem bu yanlış postürün engellenmesi, özellikle masa başı çalışanlarda düzgünlük egzersizleri ve germe egzersizlerinin düzenli bir şekilde uygulanmasıdır.
Ne yapmak lazım?
- Baş ve gövdemizi devamlı dik tutmaya çalışalım
- Belimizin normal eğriliğini otururken ve ayaktayken sağlamaya çalışalım.
- Öne eğilirken belden değil kalçalarımızdan eğilelim.
- Bel destekli sandalyeler kullanalım.
- Uzun süreli statik postürlerden kaçınalım.
- Yarı mekik ve ters mekik hareketlerini zorlanma hissetmeden yapmaya çalışalım.
- Sık sık oturma pozisyonumuzu değiştirelim, aralıklarla ayağa kalkalım.
- İş arasında periyodik aralıklar verelim.
- Yatarken kalın yastıklar kullanmayalım.
- Minik çömelmeler yapalım. Özellikle uyluk arkası (hamstring) kaslarımızı esnetelim.
- Bu egzersizleri günde 2-4 kez 5-6 tekrar şeklinde uygulama önerilir.
Günümüzde toplumun fiziksel aktivite konusunda bilgi düzeyinin yetersiz olması, fiziksel aktivitenin sağlık için öneminin yeterince anlaşılamaması ve giderek daha hareketsiz bir yaşam tarzının benimsenmesi, toplumda obezite, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, osteoporoz gibi kronik hastalıkların görülme sıklığını artıran önemli nedenlerden biri olmuştur. Toplumun büyük bir çoğunluğunda fiziksel aktivite, “spor” kelimesi ile eşanlamlı olarak algılanmaktadır. Oysa fiziksel aktivite, günlük yaşam içinde kas ve eklemlerin kullanılarak enerji harcaması ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını artıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanmaktadır. Yani bazen yapılan fizik aktivitelerin tamamı spor/egzersiz sayılamayabilir. Doğru yapılan düzenli fiziksel aktivite, çocukların ve gençlerin sağlıklı büyümesi ve gelişmesinde, istenmeyen kötü alışkanlıklardan kurtulmada, sosyalleşmede, yetişkinlerin çeşitli kronik hastalıklardan korunmasında veya bu hastalıkların tedavisinde veya tedavinin desteklenmesinde, yaşlıların aktif bir yaşlılık dönemi geçirmelerinin sağlanmasında bir başka deyişle tüm hayat boyunca yaşam kalitesinin artırılmasında önemli katıda bulunabilmektedir. Yapılan çalışmalar genç ve orta yaş grubundaki insanların fiziksel aktivite için, işlerinin yoğunluğunu sebep göstererek yeterli zaman bulamadıklarını belirtmekte olduğunu gösterir. Ancak tam da hak veremeyeceğim bu kısır döngüye girmemek bireylerin kendi ellerindedir. Öncelikle kolay yapabilecek ve keyif alınacak aktiviteleri seçmeliyiz. Aşırı çaba, zorlama ve yarışmadan (rekabetten) uzak dozda egzersizler programlanmalıdır. Egzersiz yaparken amacın kas ağrılarına sahip olmak değil yok etmek, sinirlenmek değil sakinleşmek, kalbi yormak, tüketmek değil dolaşımı artırmak, düzenlemek olduğu unutulmamalıdır. En önemlisi de egzersizin ara sıra, akla geldikçe değil düzenli yapılması ve alışkanlık haline getirilmesine özen gösterilmelidir.
Yapmamız gereken: Hareket etmek için bahaneler bulalım. Kalkıp, oturalım, oturduğumuz yerde dahi gövdemizi ve kollarımızı kullanarak hareketler yapalım. Bacaklarımızı kaldırıp, indirelim. Birileri “Ne yapıyor bu adam” dese de bundan bile eğlence çıkarmaya çalışalım ve kendimizle barışık olalım. İşe yürüyerek veya bisikletle gitmeyi deneyebiliriz veya Arabamızı park ederken işimize en yakın yeri seçmemeye ve par ettiğimiz yerden işe bir miktar yürümeye veya toplu taşıma araçlarından bir durak önce inip geri kalan bölüm yürümeye çalışabiliriz. Kesinlikle asansör kullanılmamalıdır. Ancak bireylere göre değişen istisnalar olabilir. Örneğin diz kapağı (patella problemi olanlar varsa, merdiven inip çıkmak dizler için zararlı olabilir, bunun yerine uygun başka egzersizler bulunabilir. Öğle arasında iş arkadaşları ile bir yürüme grubu oluşturulabilir. Çalışılan kurumda futbol, voleybol gibi takımlar oluşturulabilir. Çalıştığımız yerde ya da apartmanımızda farklı katlara gideceğimiz zaman asansör yerine merdiveni kullanabiliriz. Yani bulduğumuz her fırsatı değerlendirmeli, hareket etmeliyiz. Ha! Bu arada sağlıklı ve düşük kalorili beslenmeye de tabii ki özen gösterelim ki yaygın bir deyişle, kaşıkla kazandığımızı, kepçeyle kaybetmeyelim.
Egzersiz sadece kas iskelet sistemimizin fiziki olarak sağlıklı olabilmesine yol açmakla kalmaz ayrıca birçok biyokimyasal değişikliğe de neden olur. Egzersiz sırasında norepinefrin maddesinin kan seviyesi artar. Bu madde, depresyon semptomlarının azaltılmasına yardımcı olur. Egzersiz ayrıca beyinde endorfin seviyesini arttırır. Bu vücudun doğal morfin benzeri ağrı kesici ve mutluluk maddesidir.Düzenli spor alışkanlığı genel olarak vücut düzgünlüğünü arttırarak, sağlam bir fiziksel yapının gelişimine olanak sağlar. Ayrıca spor sonrası salınan endorfin ve opioidler ağrı eşiğini yükseltir ve psikolojik olarak genel bir iyilik hali yaratır.
Fiziksel aktivite seviyesi yani spora katılımı yüksek olan çalışanlar ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında, çalışanların daha verimli oldukları görülmektedir. Ayrıca yine yapılan çalışmalara göre işe gidiş gelişlerde bisiklet ya da yürümenin yani fiziksel olarak aktif bir şekilde ulaşmanın çalışanların mutluluk seviyelerini artırdığı ve stres seviyelerinin azalmasını sağladığı görülmektedir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) yayımladığı “Daha İyi Yaşam Endeksi” 34 OECD ülkesini içeren raporuna göre Türkiye, “Çok Uzun Saat Çalışan İşçiler”, “Boş Zaman ve Kişisel Bakım İçin Ayrılan Zaman”, “Refah ve Hayat Memnuniyeti” ve “Ortalama Yaşam Süresi” gibi sıralamalarda en kötü sonuçları elde etmiştir. Buna ek olarak, çok uzun saat çalışan işçiler sıralamasında da önde geldiği görülmektedir. Doğal olarak OECD’nin raporuna göre Türkiye’deki insanlar, OECD’nin diğer ülkelerindeki insanların hayat memnuniyeti ortalamasından daha az memnuniyet belirtmiştir. Hayat memnuniyetinin yüksek olduğu ülkelerden Danimarka ve Hollanda’da bisikleti kent içinde ulaşım aracı olarak kullanmanın yüksek olduğu aşikâr bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’deki bu yüksek memnuniyetsizlik seviyesinin, fiziki aktivite derecesiyle alakalı olması, dahası sağlık sorunlarını da beraberinde getiren olumsuz bir özellik olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Günümüzde, özellikle endüstriyel toplumlarda aktif olmayan yaşam şekli, ergonomik olmayan çalışma koşulları ve stresin yarattığı aşırı yüklenme kişilerin fiziksel, psikolojik ve sosyal sağlıklarının bozulmasına neden olmakta, bu da kişilerin verimliliklerinin azalması ile sonuçlanmaktadır. Fiziksel aktivite ve egzersiz; koruyucu sağlık yaklaşımının bir aracı olarak bireyin sağlığını geliştiren, gelişmiş durumunu devam ettiren, yorgunluğa ve hastalıklara karşı direncini arttıran hareketlerin toplamıdır. Egzersizin yokluğu ve düşük fiziksel uygunluk seviyesi hastalık ve erken ölümler için çok önemli bir risk faktörüdür.
Son söz olarak: Fiziksel aktivitenin faydalarını özetlemek gerekirse:
- Kalp-damar fonksiyonlarının ve solunumun geliştirilmesi,
- Koroner damar hastalığı risk faktörlerinin önlenmesi,
- Diabetin önlenmesi ve kontrolü,
- Kilo kontrolü,
- Sağlıklı kemik, kas ve eklem yapısının oluşturulması ve devam ettirilmesi,
- Anksiyete ve depresyonun azaltılması,
- Kendini iyi hissetme, iyi olma halinin arttırılmasıdır.
Sağlıklı Günler…
Prof. Dr. Vehbi GÜNEŞ
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı
KEDİLERİN ÖNEMLİ VİRAL HASTALIKLARI ALINABİLECEK ÖNLEMLER
Kedilerinizin sağlıklı kalması için hastalık taramaları vedüzenli sağlık kontrolleri yaptırılmalıdır. Ayrıca herhangi bir hastalığı bulunmayan yavrular ile yetişkinlerin aşılamaları ihmal edilmemelidir.
Kediler ve insanlar arasındaki yoğun bağlanmaya oldukça sık şahit oluyoruz. Sevimli tavır ve hareketleri ile neşe kaynağı olmalarının yanında stresin azaltılması gibi kedilerin insanlar üzerindeki çok faydalı etkileri artık bilimsel açıdan da kanıtlanmıştır. O kadar ki evlerinde birden fazla kediye sahip olan, sokaktan aldıkları kedileri sahiplenen birçok hasta sahibi ile kliniğimizde karşılaşmaktayız. Evlerimizde önemli bir konumda adeta bir birey ve evin önemli bir unsuru haline gelebilmektedirler. Bu kadar bağlandığımız bu sevimli canlıların sağlık problemleri ile karşılaştığımızda ise oldukça fazla oranda üzüntü duyabiliyoruz.Günümüzde Veteriner Hekimler kedilerin problemlerine yaklaşımlarda ciddi oranda başarılı sonuçlar alabilmektedir. Ancak bazı problemler karşısında ise yapılabilecekler oldukça sınırlı olabilmekte veya geç kalınmış durumlarla karşılaşılmaktadır.
Kedilerin çok çeşitliviralenfeksiyonları bulunmaktadır. Bu makalede, evlerimizde bakımlarından sorumlu olduğumuz kedilerin önemli problemleri arasında yer alan, bulaşıcı seyreden vekliniklerde çok yaygın karşılaşılanviral hastalıklardan;Kedi Panleukopeni, Enfeksiyöz Peritonit (FIP), İmmün Yetmezlik (FIV), Lösemi (Felv) gibienfeksiyöz hastalıklar hakkında kedi sahiplerinin bilmesi gerekenler ve genel bilgiler verilmiştir.
KediDistemper (Gençlik hastalığı) veya kediPanleukopenia virüsü (FPV), sindirim sistemi, kemik iliği, lenfoid doku ve beyin hücrelerine yerleşen oldukça bulaşıcı bir virüstür. Aşılanmamış kediler arasında çok yaygın olabilir. Kedi sahipleri; ateş, iştahsızlık, kusma, ishal ve halsizlik gibi şikayetleri olduğunu ifade ederler. Bu hastalık aynı zamanda hayatı tehdit edici de olabilir. Hastalığı taşıyan bir kediden diğerine kan, idrar, dışkı gibi vücut sıvıları yoluyla veya pireler ile bulaşma mümkündür. Virüsün yayılmasında oyuncaklar, yatak malzemeleri, temizlik aletleri ve besleme kaseleri de rol oynar. Hastalığın tedavisi semptomatik ve destekleyici olarak yapılır. Antibiyotiklerin bağırsaklardaki sıklıkla ortaya çıkan çoğu ikincil enfeksiyonlarla savaşan bir can kurtarıcı olabileceği gösterilmiştir. Yapılacak tedavilerden sonuç almak mümkündür. Korunma amacıyla kediler 8. ve 12. haftalık yaşlarda aşılanıp yıllık repelleri uygulanmalıdır. Virusun çevre şartlarına dayanıklı olması nedeniyle enfekte şüpheli alanlar dezenfekte edilmelidir. Hastalığı atlatan kediler daha sonrası için hastalığa karşı bağışıklık kazanırlar.
Kedilerde lösemi hastalığı;insanlara bulaşmayan,kedilerin ciddi bir viral hastalığıdır. Bu hastalık, ev kedilerinde görülmesine rağmen, vahşi ve sokak kedi popülasyonlarındadaha yaygındır. İdrar, dışkı, kan ve salyavasıtasıylasağlıklı kedilerin enfektekedilerle doğrudan teması sonucunda bulaşır. Yalama, ısırma ve hapşırma bu virüsü bulaştırmanın yaygın yoludur. Sağlıklı kediler yiyeceklerini, su kaplarını ve çöp kutularını lösemi pozitif kedilerle paylaşmamalıdır. Anneleri lösemi olan yavru kediler de bu hastalık ile enfekte doğabilir. Hastalığın başlıca belirtileri; anemi, antibiyotiklere cevap vermeyen bir ateş, kronik solunum hastalıkları, göz hastalıkları, kilo kaybı, ölü doğumlar, vücut üzerinde şişlikler, ağız ülseri ve deri problemleridir. Veteriner Hekiminiz basit bir kan testi ile kedinizi veya yavru kediyi bu hastalık yönünden pozitif olup olmadığını belirleyebilir. Aşı geçmişi bilinmeyen tüm yavru kediler ve yetişkin kediler, evlat edinme veya satın alma sırasında test edilmelidir. Hatalı negatif sonuçları önlemek için kediler üç ila altı ay içerisinde tekrar test edilmelidir. Bir kedi belirti göstermeden hastalığı taşıyabilir ve yayabilir. Tedavisi olmayan bu hastalıkta sadece destekleyici bakım ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine yönelik uygulamalar yapılabilir. Kediler lösemi için aşılanmadan önce bu hastalığa karşı test edilmelidir. Aşılar bu hastalığın önlenmesinde etkilidir; bununla birlikte, kedinizi korumanın en iyi yolu, bilinmeyen aşı tarihine sahip kedilere maruz kalmaktan kaçınmak ve kedinizi evin içerisinde tutmaktır.
İmmün Yetmezlik Virüsü;kedilerde ciddi bir viral hastalıktır. Bu hastalık aynı zamanda vahşi ve sokak kedi popülasyonlarında da oldukça yaygındır.En önemli enfeksiyon yolu ısırıklardır;bununla birlikte, virüs kan, serum, plazma, beyin omurilik sıvısı ve tükürükte de bulunur. Annelerinde FIV varsa, yavru kediler de bu hastalık ile doğabilir.FIV pozitif kediler üç aşamalı klinik belirti gösterirler.Başlangıçta - düşük dereceli ateş, düşük beyaz kan hücresi sayısı, lenf bezlerinin büyümesi, ikinci aşamada kediniz üçüncü ve son aşamaya geçmeden önce altı ay ila üç yıl arasında normal davranır. Üçüncü ve son aşama - ağzın kronik enfeksiyonları, üst solunum yolu hastalığı, cilt enfeksiyonları, gastrointestinal rahatsızlık, nörolojik belirtiler, anemi ve kilo kaybıdır. Veteriner Hekiminizin yapacağı bir kan testi ile hastalık belirlenebilir. Kesin bir tedavisi olmayan bu hastalıkta sadece destekleyici bakım yapılabilir. Aşısı olmayan bu hastalıktan korunmanın en iyi yolu, sokak kedilerine maruz kalmaktan kaçınmaktır.
Enfeksiyöz Peritonit; kedilerde diğer ciddi birviral hastalıktır. Bu hastalık ta diğer bulaşıcı hastalıklarda olduğu gibi vahşi ve sokak kedi gruplarında oldukça yaygındır. En sık dışkı ile yayılan bu problem salya, burun akıntıları ve bazen idrar yoluyla da bulaşabilir. Annelerinde varsa, yavru kedi de bu hastalıkla doğabilir.Sahipleri tarafından da bazıları gözlenebilecek başlıca belirtiler; karında sıvı artışına bağlı şişlik, kilo kaybı, ateş, iştahsızlık, göğüste sıvı ve nörolojik belirtilerdir.Peritonitisin kesinteşhisi laboratuvar analizlerine rağmen çoğunlukla zordur. Kedinin kan dolaşımındaki antikorları kontrol etmek için tekrarlanan FIP virüsütitreleri analiz edilebilir. Karından saman rengi sıvının ve bu sıvının analizinin de dahil olduğu klinik semptomlar ile FIP tanısı konulabilir. Bu hastalığın tedavisi yoktur; sadece destekleyici bakım yapılabilir. Aşıları çok etkili değildir ve buruniçi aşılamalar yapıldığı bildirilse de aslında tartışmalıdır. Kediniz için en iyi koruma, diğer kedilere ve dışkılarına maruz kalmamaktır.
Genel tanımlamalarını yaptığımız kediler için ölümcül olabilen bu önemli hastalıklarda ortaya çıkan temel ortak noktaların; kesin bir tedavilerinin olmaması, bulaşmada aşısız ve sokak kedileri ile temasın etkili olması, bu hastalıkların gebe ve taşıyıcı annelerden yavrularına hastalığı nakledebilmeleridir. Çeşitli kan testleri ile teşhis edilebilen bu kedi problemlerinden korunmadaaşılama öyküsü bilinmeyen tüm yavru kediler ve yetişkin kedilerin, sahiplenme veya satın alma sırasında test ettirilmeleri önemlidir. Ayrıca diğer hastalık ve sağlık taramalarının yapılması, iç ve dış parazitlere karşı ilaçlamaların uygulanması, aşısız ve sağlıklı olanlara derhal uygun aşılama programlarına başlanması tavsiye edilmektedir. Hatalı negatif sonuçları önlemek için kediler üç ila altı ay içerisinde tekrar test edilmelidir. Bir kedi herhangi bir belirti göstermemiş olsa bile bu hastalıkları taşıyabileceği unutulmamalıdır.
Prof. Dr. Vehbi Güneş
ERU Deneysel Araştırmalar Uygulama veAraştırma Merkezi Md.
Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi
İç Hastalıklar AD
38110 Melikgazi/KAYSERİ
Tel: (352) 339 94 84/29625
Mobil: (542) 343 80 07
Fax: (352) 337 27 40
Vehbi GUNES DVM, PhD
Professor
ERU, Head of Experimental Research and Application CenterUniversity of Erciyes,Veterinary Faculty
Department of Internal Medicine
38110 Kayseri/TURKEY
Tel: +90 352 339 94 84/29625
Mobil: +90 542 343 80 07
Fax: +90 352 337 27 40
Doç. Dr Kadir ÖZDAMARLAR
Yazar
(♥ KAYSERİ LİSESİ'nde okudu... ★★★★★)
EDEBİYAT ALEMİMİZDE ÖLÜMLER!
Recaizade Mahmut Ekrem ile Halit Ziya Uşaklıgil’in çocuklarından bazıları erken yaşta ölmüşlerdi .Bir yazımda bu beklenmeyen ölümleri karşısında çaresizliklerini , bazen şiir olarak, bazen hatırat olarak anlatılardan faydalanarak anlatmaya çalışmıştım.
Konuya devamda fayda görüyorum.
Türk edebiyatının şöhretli ismi Namık Kemal ile Racaizade Mahmut Ekrem’in arası çok iyi olmuştur.Namık Kemal doğan oğluna, dostu R.M.Ekrem’inEkrem adını vermişti.O kadar çok severdi. Ekrem doğduğunda Recaizade Mahmut Ekrem , üstadı Namık Kemal’den doğan oğlu adına bir kıta yazmasını istedi.O da aynı yıl doğan N.Kemal’in torunu Muvaffak ( Menemencioğlu) için yazacaktı.
Evlerden ölüm eksik olmuyordu !
Ekrem’in oğlu Cezmi (N.Kemal’in Cezmi adlı romanından almıştı).Cezmi müzik öğretmenine aşıktı.Aşkına karşılık bulamamıştı. Sonunda tabancasını kafasına dayayıp intihar etmişti.
Bu aile için bir yıkım olmuştu. Acaba Namık Kemal :
Olmaz ilaç sine-i sad pareme
Çare bulunmaz
Ölüm sanki Recaizade’nin baş misafiri olmuştu.
Evlat acısı çeken bir sanatçımız da Tevfik Fikret’tir. Acılı günlerinde R.Mahmut Ekrem’e en çok teselli verenlerden biri de Halit Ziya Uşaklıgil yanında Tevfik Fikret’tir.İşin acı yanı T.Fikret de evlat acısı çekenlerdendir. Haluk’un enterasan ve ibretli din değiştirme hikayesi meşhurdur.
Haluk Fikret için model bir gençlikti.”Haluk’un Amentüsü” çağdaş gençliğin manifestosu idi.Fakat Haluk 18 yaşında okumaya gittiği yurt dışında din değiştirdi ve Hristiyan oldu.O kadar çok tepki aldı ki ne babasının cenazesine , ne mezarına ne de yurduna gelebildi! Bu sebebleT.Fikret de evlat acısı çeken babalardan biri oldu.
Konu konuyu açıyor….
R.Mahmut Ekrem’e çevresinde teselli veren ,destek veren Halit Ziya, T.Fikret yanında bir kişi daha vardı:Şairİsmail Safa .Araştırıyoruz ki İsmail Safa R.M.Ekremin oğlu Nijat Ekrem ile kardeşi Ercümet Ekrem’in yazı hocasıdır.İki öğrencisini de çok sevdiğini öğreniyoruz.
Nijat’ın ölümünden bir yıl önce İsmail Safa’nın oğlu Peyami Safa doğmuştu.(!899)Bu ismi, İsmail Safa Sivas’ta sürgünde iken Tevfik Fikret koymuştu. Babası Sivas’ta vefat ettiğinde Peyami Safa iki yaşında idi ve babasının arkadaşları tarafından yetiştirilmişti.Kendisi de yıllar sonra evlat acısı yaşayacaktı.
Peyami Safa biricik oğlu Merve Safa ,askerdeyken hastalandı, kurtulamadı ve vefat etti.Merve ve Safa ;Mekke’de iki kutsal tepenin adıdır.”Kutsalını” kaybeden Peyami Safa ,oğlunun ölümünden üç buçuk ay sonra hayata veda etti .!
Fatma TÜRKTEKİN
Yaşam Koçu - Öğrenci Koçu - NLP Uzmanı Koç Eğitmeni - Uluslararası Bestseller Yazarı
NASILSINIZ, GÜZEL ÜLKEMİN GÜZEL İNSANLARI?
Bu soru belki de en sık duyduğumuz sorulardan birisidir, selamlaşmanın hemen ardından… Her gün duyduğumuz bu soruya nasıl cevaplar veriyoruz peki? Verdiğimiz cevaplardan memnun muyuz? Eğer memnun değilsek bunu değiştirmek için bir adım atıyor muyuz? Bugün hem bu muhteşem dergide ilk yazım olduğu için, hem de siz müstakbel okurlarımla ilk buluşmam olduğu için sormak istiyorum:Nasılsınız?
Nezaketen sorulan bu sorunun cevabı da aslında pek merak edilmez. Bu soruya rutin cevaplar vermeniz beklenir, karşınızdakini şaşırtmayacak cevaplar. Örneğin:
Yuvarlanıp gidiyoruz işte,
İyi diyelim iyi olsun,
Ne olsun bildiğin gibi koşturmaca, …
Siz de size hatırınız sorulduğunda bu tarz cevaplar veriyor olabilirsiniz. Ya da soruyu geçiştirerek: iyi şükür, iyi olmaya çalışıyoruz şeklinde de cevaplar verebilirsiniz. Ama kabul edin ki bu ifadelerin hiçbirinde yaşama sevinci yok, tutku yok, keyif yok.
Biz İngilizce öğretmenleri nasılsınız sorusunu sınıfa her girişimizde sorarız; dersin bir rutini olarak. Hatta bu konuda bildiğiniz kalıplarımız var, hepiniz okul günlerinden hatırlarsınız bunları:
- How are you? (Nasılsınız?)
- Fine thanks, and you? (İyiyim teşekkürler, siz nasılsınız?)
- I’m fine, thank you! (Ben de iyiyim teşekkür ederim.)
Yıllarca öğretmenlik yaptım, bir kez bile bu soruyu cevabını merak etmeden sormadım, soramadım! Öğrencilerimin nasıl olduğu beni hep ilgilendirdi, bu soruya verdikleri cevabın “HARİKA!” olması için hep çaba sarf ettim. Şimdi mademki bu yazıyı okuyorsunuz, sizin nasıl olduğunuzu da merak ediyorum. Nasıl olduğunuzla ilgileniyorum ve o cevabın harika, muhteşem, süper gibi coşkulu bir cevap olması için buradayım. O yüzden lütfen geri bildirimde bulunmaktan çekinmeyin, varsa sorularınız sorun ki değişim başlasın.
“Nasılsınız” sorusuna yukarıdaki rutin sıkıcı cevapları vermekten daha kötüsü başka bir cevabın mümkün olmadığını düşünmek, diğer insanların da sizin gibi hissettiğine inanmak, doğal olanın bu olduğunu düşünmek… Bir şeyin normal olduğuna inanırsanız, diğer insanlar da sizin gibi hisseder ve düşünürse; ne kadar rahatsız edici olursa olsun durumunuz, orada kalmak kolaylaşır. Bu yüzdendir ki değişmeye cesaret edemeyenler için “farklı sesler” tehdit gibi gelir.
“Nasılsınız” sorusuna verdiğiniz cevaplar artık daha çok dikkatinizi çekecek, hatta diğer insanların verdikleri cevaplar da! Belki kendi cevaplarınızı sorgulamaya başlayacaksınız. Gerçekten ben nasılım?
Neden yeterince iyi hissetmiyorum?
Bunu değiştirmek için neler yapabilirim?
Sorun nerede başlıyor bilmek ister misiniz?
Hepimizin sabah rutinleri var: Uyanır duşumuzu alır, kahvaltımız yapar, dişlerimizi fırçalar, işe gitmek için giyinir, erkeksek tıraş olur kadınsak belki makyaj yapar ya da nemlendiricimizi süreriz. Kişiden kişiye değişiklik gösterse de kişisel bakımımızla ilgilenmek zorunda hissederiz. Ne kadar yorgun ya da hasta olduğumuzun önemi yoktur, evden çıkmadan öz bakımımızı yaparız. Dişlerimizi fırçalamadığımız bir öğün olur belki ama bir gün, bir hafta, bir ay diş fırçalamamak gibi bir ihtimali aklımızdan bile geçirmek istemeyiz. Ya da duş almamak, saçlarımızı taramadan çıkmak, temiz kıyafetler giymemek… Örnekleri çoğaltmak mümkün, bedenimizin bakımını yapmaktan sorumlu hissederiz kendimizi. Fakat en az onun kadar önemli olan başka bir şey de nasılsınız sorusuna verdiğimiz cevapla ilgili. Duygusal anlamda birçoğumuz aylarca banyo yapmayan, dişlerini fırçalamayan, saçlarını taramayan mağara adamları gibi yaşıyoruz. Şöyle ki negatif duygularımızı; stresi, gerginliği, öfkeyi, kıskançlığı, vs. hiç bir sakınca görmeden üzerimizde taşıyoruz. Gittiğimiz her yere, ilişkilerimize, iş yerimize, ailemize taşıyoruz, yansıtıyoruz.
Eğer duygularımızın, düşüncelerimizin kokusu olsaydı öfke nasıl kokardı mesela. Tatlarını hissetseydik örneğin kıskançlığın, yine de ısrarla kendimizi başkalarıyla kıyaslar deli gibi kıskanır mıydık? Negatif her cümlemizi hastalık gibi bulaştırdığımızı bilseydik yine de sürekli şikâyet eder miydik? Duygusal çöplerimizi ailemizin, sevdiklerimizin üzerine boşaltmakta bir sakınca görmez miydik? Gözlerimizle bu kiri görsek, kokusunu veya tadını alsak yine de bu negatif duygulara ısrarla sarılır mıydık?
Duygu ve düşüncelerimizden tamamen biz sorumluyuz ve her sabah nasıl kişisel bakımımızı yapmadan evden çıkmıyorsak bu alanda da temizlik yapmamız gerekiyor. Her sabah rutinimize birkaç ilave yapmak bile büyük bir fark yaratacaktır. Her gün kendimize enerjimizi yükseltecek şeyler yaparak güne başlamak için beş dakika olsun ayırmak nasıl olurdu? Bu beş dakikada ilham veren birkaç söz okumak, komik bir video izlemek, dans etmek, hedeflerimizi vizyonlamak, şükretmek, meditasyon yapmak, keyif aldığımız herhangi bir şey yaparak güne başlamak… Bir hafta bunu deneyin, farkı gördükten sonra; eğer beş dakika bu etkiyi yaratıyorsa kim bilir on beş dakika veya bir saat neler yapar merak edeceksiniz.
Belki diyeceksiniz ki; iyi de nasıl iyi olayım… gibi sorunlarım varken?
Sorun ne olursa olsun, sizin iyi olmamanızın, endişelenmenizin, korkmanızın, şikâyet etmenizin, üzülmenizin, sinirlenmenizin, birilerini veya kendinizi suçlamanızın çözüme asla katkısı yok. Hatta tam tersi, sorununuzun katlanarak büyümesine katkısı var. Yaşınız, işiniz, ne olursa olsun sabah güne kötü başlayıp diğer insanlara da bu negatif ruh halinizi yansıtarak günden alacağınız veriminizi düşürür, sağlığınıza zarar verir, ilişkilerinizi yıpratır, problemlerinizi beslersiniz.
Stresli bir yaşam sürme alışkanlığınız varsa bunu değiştirmeniz zaman alabilir ama önemli olan her gün ısrarla bu kararı vererek güne başlamak, disiplinli bir şekilde mutlu olmak. Göreceksiniz o kaygı çektiğiniz işler su gibi akacak, işleriniz denk gidecek, harika insanları çeken bir mıknatıs gibi olacaksınız.
Nereden mi biliyorum?
Son çalıştığım özel okulda 8-5 mesaisiyle, İstanbul trafiğinde eve gelişim 18.30 u bulurken, kendime zaman ayırdığım vakit gece yarısından sonraydı. Nihayet bana sıra geldiğinde gün bitmiş oluyor diye üzülüyordum. Her sabah saati 6 ya kurar, hazırlanır 7 de evden çıkardım. Sonra aldığım eğitimlerden ilhamla bir karar verdim: her sabah saati 5.55 e kurup, güne sevdiğim bir şeyi yaparak keyifle başlayacaktım. Benim için bu dans ve müzikti, Sabah 5.55’te evde herkes uyurken kulaklıkları takıp seçtiğim 2 parçayla dans ettim. Hayatımda sadece bu değişikliği yapmak bana inanılmaz güzellikler kazandırdı, işlerim daha yolunda gitti, gelirim arttı, harika sürprizler oldu, muhteşem insanlarla tanıştım ve ilham aldım… Sonra dedim ki 5 dakika bunları yaptıysa kim bilir 15 dakika veya daha da iyisi 1 saat kendime vakit ayırarak güne başlarsam neler olur kim bilir? Bunu düşünmekle kalmadım ve harekete geçtim; kendime her sabah en az 45 dakika ayırarak güne başladım veeee:
- Uluslararası online bir eğitimde tanıştığım 2 kadınla yine bilgisayarda bir araya gelerek toplantılar yapmaya başladık,
- Bu toplantılardan birlikte kitap yazma kararı çıktı, 3 farklı kültür ve dinden 3 kadın olarak kitabımızı yazdık ve amazonda yayınlattık, 6 ülkede birinci olarak Uluslararası Bestseller unvanı aldı kitabımız.
- 4 yıldır yarım zamanlı, öğretmenlikle birlikte yürüttüğüm Yaşam Koçluğu, Öğrenci Koçluğu ve Yazarlık işini tam zamanlı yapma kararı ile İngilizce Öğretmenliğini bıraktım.
- Yaşam Koçu Eğitmeni olarak, sertifikalı Yaşam Koçları yetiştirmeye hak kazandım.
- Hedefim seçtiğim ve beni seçen insanlarla, birlikte seçtiğimiz saatlerde çalışmaktı ve başardım.
- Günüme şükrederek, penceremi açıp mis gibi temiz havayı içime çekerek, ilham veren birkaç cümle okuyarak, yürüyüş yaparak başlıyorum. Devamında da verimim artmış olarak işlerime yoğunlaşıyorum.
Ben eğer “kırkımdan sonra yeni meslek sahibi mi olacağım” diye düşünsem, bunların hiç biri olmayacaktı. Danışanlarımdan her gün gelen güzel haberler ve teşekkür notları olmayacaktı. Ben her güne iş yoğunluğundan, uykusuzluktan (ki 3 saatlik uykuyla işe gittiğim çok oldu) şikâyet ederek başlasaydım, okulda öğrencilerime ilham olmak dursun belki onların kâbusu olacaktım. Hatta benim yüzümden İngilizceden nefret edeceklerdi. Sonra çok kötü bir gün geçirip eve geldiğim için çocuklarıma sabrım kalmayacaktı ve onlarla ilişkim bozulacaktı. Eşime surat asıp şikâyet edecektim, ikimizin de günü daha da zorlaşacaktı. Kendime 5 dakikayla başlayıp 1 saate kadar vakit ayırarak güne başlamasam, belki iyi olmaya çalışarak, yuvarlanıp giderek eh iştebir hayat yaşayacaktım en iyi ihtimalle. Şimdi ise kendim olmaya izin veren, içimdeki potansiyeli her geçen gün ortaya çıkaran, bunu yapmak isteyenlere ilham ve yol arkadaşı olan bir yaşam koçu ve yazarım. İstiyorum ki güzel ülkemin güzel insanları yuvarlanıp gitmekten daha iyisini yapsın şu hayatta.
İstiyorum ki azıcık trafik sıkışınca öfkeden deliye dönmeyelim,
Sıra beklemeye tahammülümüz olsun,
Birbirimize gülümseyebilelim,
Herkes işini severek ve keyifle yapsın ya da değiştirsin,
En ufak problemleri kaos haline getirmeyelim,
Daha hoşgörülü ve sevgi dolu olalım,
Belki de o değişimi kendimizden başlatma zamanı çoktan gelmiştir!
Peki, şimdi nasılsınız?
Bu konuda neler yapacaksınız?
Her Şey Düşüncede Başlar!
Sevgiler
Fatma Türktekin
Hami KIRANATLIOĞLU
Yazar
(♥ KAYSERİ LİSESİ'nde okudu... ★★★★★)
SESSİZ ŞEHİR...
Bu güzel şehirde doğmuş, büyümüş, okumuş, çocukluğunu, gençliğini yaşamış, aşa ve tecrübeye gelmiş biri olarak, üç yıldan beri Face ve Kayseri Yeni Haber Gazetesindeki köşe yazılarımla, ‘Şehrin Sesi’ rumuzuyla, şehrimiz sorunları, ülkemiz sorunları, her yaş ve kesimden, meslekten insanlarımızın sorunları konusunda yazılar yazıyorum, çözüm önerilerimi büyük bir titizlikle yaptığım araştırmalara da dayanarak dile getiriyorum. Kayseri'mizin daha yaşanılabilir bir şehir olması konusunda da öneriler ve eleştirilerimi anlatmaya çalışıyorum. Şimdi de izninizle sitemlerimi iletmek istiyorum.
1- Sitemim var, ülke ve gelecekleri ile ilgili sorunlarını öngöremeyen, kendilerini bekleyen tehlikeli günlerin farkında olmayan, üniversiteyi kazanınca her şeyin güllük, gülistanlık olacağını düşünen, % 30’ları geçen işsiz üniversite mezununun olduğunu fark etmeyen gençlere ve velilerine.
2- Sitemim var, esnafa, tüccara, üreticiye, sanayiciye ve onların temsilcileri olup haklarını savunmayan oda başkanlarına.
3- Sitemim var, ömrünün son döneminde geçim sıkıntısı ile boğuşan, 5+5 zamla avunan emekliye, EYT mağdurlarına.
4- Sitemim var, KPSS de 98 puan alıp, mülakatta 50 alanları torpille işe alanlara, kapıda güvenlikçi olarak işe alınıp, liyakate bakılmaksızın, genel müdür veya genel müdür yardımcısı yapan, kuruluşları ile ilgisi olmayanları, yardımcı veya daire başkanı yapan, belediye başkanlarına, siyasetçilere.
5- Sitemim var, seçimler öncesi verdikleri sözleri tutmayan siyasetçilere, ne kadar borçlu olduğu açıklanmayan, nerelere ne kadar harcamalar yapıldığını açıklamayan, şeffaf belediyecilik yapmayıp, rantsal belediyecilik yapanlara ve tüm bunlar yıllardır tekrarlanmasına rağmen ilkel, fanatik bir düşünce ile aldatıldığını bile bile oy verenlere.
6- Sitemim var, başta muhalefet il başkanları, milletvekilleri olmak üzere tüm siyasetçilere, bu şehrin derdiyle dertlenmeyen, iller rekabetinde geri bıraktıran, devlet yatırımlarından pay almakta iller sıralamasında 70. sıraya düşüren tüm siyasetçilere.
7- Ve son olarak da, kendi sorunlarına, şehrimizin sorunlarına, şehrimizin ve torunlarımızın geleceğine sahip çıkmayan, Face arkadaşlarıma, cesaretle sorunları dile getiren arkadaşlarımızın yazılarını beğenmeye, paylaşmaya, yorum yazmaya korkan dostlarımıza sitemim var!